Gizem dolu rengarenk bir coğrafya: Güneydoğu Asya

Tapınakları, giysileri ve kültürüyle farklı ve rengarenk bir kültürün kapılarını aralamak, dünyanın en güzel ve özgün doğal güzelliklerini keşfetmek, Batı’nın dışında başka medeniyetlerin de olduğunu yerinde görmek ve Doğu’nun o mistik havasını solumak istiyorsanız her köşesi bilinmeyen gizemlerle dolu Güneydoğu Asya sizleri bekliyor.

Yeni yerler görmek, insanlar-kültürler tanımak, yepyeni tatlar keşfetmek… Dilimizin dahi dönmediği dilleri konuşan insanların aklımızın almadığı giysilerle, hafızamızın alamayacağı kadar köklü bir tarih ve medeniyetle bizi evine buyur etmesi aslında, seyahat… Ve gezginler bilir ki dünya denilen bu bereketli sofrada, her adımda, her kapıda keşfedilecek bir şey, ruha katacak yeni bir anlam vardır. İşte Güneydoğu Asya da bu kapıların, bu medeniyetlerin belki de en zengin, en büyüleyici olanlarından. Gözleriniz ve mideniz kadar kalbinizi ve ruhunuzu da besleyecek bir rota. Nereden mi bahsediyoruz; Brunei, Doğu Timor, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland ve Vietnam’ı içine alan coğrafyadan elbette. Batı’nın artık yol ettiğimiz o aşina kentlerinden sıkılanlar için bambaşka bir ufka, ufuk açıcı bir yolculuk… Bu ülkelerin her biri bambaşka renkler, bambaşka dokular içeriyor; anlatmaya sözler de sayfalar da yetmez. Bu nedenle Güneydoğu Asya’nın kadim topraklarını mercek altına aldık ve en ilginç, en görülesi yerleri sizler için derledik.

Ayutthaya Antik Kenti
Bangkok, Tayland

Tayland, eski adıyla “Siyam” (Siyam kedisinin adı buradan geliyor), Çin ve Hint kültürünün bütünleştiği bir ülke. Dört mevsim sıcak olan Tayland’ın başşehri Bangkok ise ülkenin değil, tüm Güneydoğu Asya’nın başkenti adeta. Bangkok’un en mistik noktası ise şüphesiz 1991 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Ayutthaya antik kenti. Dört tarafı nehirlerle çevrili, adeta ada görünümündeki bu antik kent, tarihi tapınak ve kalıntılarla dolu. 400 yıl boyunca Siam Krallığı’nın başkentliğini yapmış olan Ayutthaya, 1351’de Kral U-tanga tarafından kurulmuş. Sakin ve huzurlu bir havası olan tarihi şehir; görkemli yapıları ve üretimin devam ettiği el sanatları atölyeleriyle Bangkok’un kalabalığından kaçmak, şehrin farklı bir noktasını keşfetmek isteyenler için ideal. Kenti daha hızlı gezebilmek için bisiklet veya tuktuk (Tayland’a özgü bir çeşit ulaşım aracı) kiralamanızı öneririz. Zira bu tarihi kent yaya olarak gezilemeyecek denli büyük.

Angkor Wat Tapınağı
Siem Reap, Kamboçya

Kabuğundan çıkıp kendini dünyaya açan, yeni yüzünü göstermeye çalışan, güleryüzlü ve misafirperver halkıyla herkesi kucaklayan bir ülke Kamboçya. Ülkenin tüm dünyayı kendine çeken en önemli cazibe noktası ise Siem Reap kentinde bulunan Angkor Wat Tapınağı. 12. yy’da Khimerler tarafından yapılmış ve tanrı Vişnu’ya adanmış olan tapınak, 1992’de Dünya Miras Listesi’ne alındı. Tapınağın bulunduğu Angkor bölgesi, vaktizamanında Khimer İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmış; 100’e yakın tapınak, eski mezar ve tarihi esere evsahipliği yapan 400 m2’lik bir alan. Angkor Wat Tapınağı ise bölgenin en görkemli mabedi. O kadar sıradışı bir mimariye sahip ki gördüğünüzde tanrısal bir yapıyla karşı karşıya olduğunuzu hemen anlıyor ve böylesi bir yapının 12. yy’da nasıl inşa edildiğine hayret ediyorsunuz.

Mekong Nehri
Tibet Platosu, Laos

5224 m yükseklikte, Batı Himalayalar’da doğan Mekong Nehri, tıpkı şefkatli bir anne gibi kollarını açar ve Çin’in Yunnan Bölgesi’nden başlayıp Myanmar, Tayland, Laos, Kamboçya ve Vietnam’ı tüm bereketiyle sarıp, kucaklar. Dünyanın 12. büyük nehri olan 4900 km uzunluğundaki Mekong yani “Nehirlerin Anası”, Pasifik Okyanusu’na dökülene dek tüm Hindiçin’e yani yaklaşık 60 milyon kişiye hayat verir. Myanmar-Tayland-Laos sınırını çizen nehrin oluşturduğu bu gölgeye bereketinden dolayı halk, “altın üçgen” diyor. Nehir aynı zamanda, kendisine kıyısı bulunan bu ülkeler arasında bir ulaşım yolu. Laos’tan başlayan nehir yolculuğu, Vietnam deltasından geçerek Güney Çin Denizi’nde sona eriyor. Öyle alelade bir yolculuk değil bu. Görkemli manzaralar ve tarihle dolu, büyülü bir sefer; karayla hiç bağlantısı olmayan yüzen köyler, kıyı şeridi boyunca yükselen tarihi tapınaklar ve yıkıntılar… Hafızanıza kazınacak tüm bu fotoğrafları insanlar süsleyecek. Kimler mi; balık tutan, çamaşır yıkayan veya altın arayan yerliler…

Sentosa Adası
Singapur

Adını Malay dilinde “sakinlik, sükunet” anlamına gelen “sentosa” kelimesinden alan ada, isminin aksine oldukça hareketli bir yer. Yılda 5 milyondan fazla turisti ağırlayan Sentosa’da neler yok ki; tematik parklar, plajlar, resort oteller, doğal parklar, sualtı akvaryumları, eğlence merkezleri ve casino’lar. Kısacası eğlence deyince aklınıza ne geliyorsa Sentosa’da mevcut. Singapur’un güney kıyısına bir köprüyle bağlanmış olan adaya, ister kara ister deniz yoluyla ulaşabilirsiniz. “Hayal” adası, evsahipliği yaptığı devasa Universal Stüdyoları Tema Parkı’yla da büyük-küçük tüm turistlerin ilgisini çekiyor. Tarihi mekanlar olarak ise II. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin mevzilerinden biri olan Siloso Kalesi, ülke tarihinin izlerini sürebileceğiniz Singapur Öncüleri Müzesi, Sentosa Kulesi ve Merlion Heykeli görülmeye değer.

Langkawi
Malezya

Malezya’ya gidip de Langkawi’yi görmeden dönerseniz kendinizi oralara hiç gitmemiş sayabilirsiniz. Dağlarda-vadilerde yeşilin, sahillerde-koylarda mavinin ve gökyüzünde, gün batımı ve doğumunda kırmızının tüm tonlarını görebileceğiniz, renkler karşısında mest olacağınız Langkawi, 99 adadan oluşan bir takımada. Muhteşem bahçeleri ve çeşit çeşit meyve ağaçlarıyla Taman Legenda Park, 150’nin üzerinde egzotik hayvan türüne ve 2500 kuşa evsahipliği yapan Langkawi Vahşi Yaşam Parkı ve bembeyaz kumsallarıyla Langkawi, 500 milyon yıl öncesinden aldığı jeolojik mirası, başarıyla bugüne taşıyor. Özellikle Tanjung Rhu’yu görün; medcezir dönemlerinde yürüyerek gidilebilen ada, kartalların doğal yaşam alanı. Altın çatılı Masjid Al-Hana tapınağı ise yörenin kültürünü ve mistisizmini ruhunuzda hissetmenizi sağlayacak. Adalar arasında rahatça dolaşabilmeniz için teleferik ve insana gökyüzünde yürüyormuş hissiyatı yaşatan, adadan adaya yürüyerek geçebileceğiniz yollarıyla Langkawi, hafızalarınıza inanılmaz manzaralar hediye edecek.

Ha Long Bay
Vietnam

Dünyadaki pek çok nokta için doğa harikası denilir ama bu tanım yeryüzünde, Ha Long Bay’de bulur gerçek karşılığını. Adını bir halk efsanesinden alan ve “inen ejder” anlamına gelen Ha Long Bay, yeşille bezeli üç binden fazla adacığa evsahipliği yapan masalsı bir körfez. Bu büyülü nokta yalnızca körfeziyle değil; dağların içine oyulmuş tapınakları, yerel halkın hala yaşamakta olduğu ahşap evlerden oluşan -bazıları su üstündeki- balıkçı köyleri, doğanın kalbine inen mağaralarıyla sizi gerçekliğin dışına çıkaracak. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Ha Long Bay’de tekne veya kano kiralayarak, adacık ve mağaralarda rahatça dolaşabilirsiniz. Bu mağaralar arasında en büyük, en efsanevi olanı Hang Sung Sot Mağarası; adacıklar içinde en gözde olanı ise Cat Ba. Mutlaka görün.

Yapmadan dönmeyin!

  • Filipinler’de jeepney’lerle Manila sokaklarında dolaşmadan,
  • Thai ve ayak masajı yaptırmadan,
  • Endonezya’nın ünlü SPA’larında yorgunluk atmadan,
  • Bangkok’ta Budist rahiplerle yaşayan kaplanlarla oynamadan,
  • 1 metrelik çapıyla “dünyanın en büyük çiçeği” unvanına sahip “rafflesia”yı görmeden,
  • Tayland’da resim yapan, futbol ve basketbol oynayan filleri izlemeden,
  • Sokak satıcılarının tezgahlarında yerel tatları denemeden,
  • Bali’de yerel dansları izlemeden,
  • Mekong Nehri’nde tekne turu yapmadan,
  • Malezya’nın Borneo Adası’nda orangutanlarla fotoğraf çektirmeden, dönmeyin.

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir