“Yaşayan duvarlar”, diğer adıyla “dikey bahçeler” yeni bir yaklaşım değil aslında; Babil’in Asma Bahçeleri’yle tanıştı insanoğlu göğe uzanan bahçelerle. Bugünse modern uygulamalarla tekrar hayatımızdalar. Bu modern bir başkaldırı aslında, kentleşmeyle birlikte kaybettiğimiz bahçelerimizi geri kazanma savaşı!
Bir çocuğun tembelliği, üşengeçliği ile başlıyor, yaşayan duvarların umut dolu hikayesi. 13 yaşındaki Patrick Blanc, akvaryumunun suyunun kendi kendine temizlenebilmesi için bir bitki arayışına girer. Ve balık dışkısıyla beslenip gelişen ve bir tür sarmaşık olan “philodendron” bitkisini keşfeder. Bitkilere duyduğu bu merak katlanarak artar; öyle ki, yıllar sonra Blanc kendini Malezya’nın yağmur ormanlarında bulur. 10 yıl süren araştırma ve gözlemler sonucunda 2 bin 500 bitki türünün topraksız ortamlarda; ağaç gövdelerinde ya da kayalıklarda yaşadığını belirler. Ardından yaptığı bu keşifleri kentlere taşımak ve dikey bahçeler yaratmak için çalışmalara başlar. İlk uygulamasını 1994’te, Chaumont Bahçe Festivali’nde, “Yaşayan Duvar” adıyla sergiler; çalışması büyük beğeni toplar. Uzmanlar, eleştirmenler ve mimarlar, Patrick Blanc’ın “Yaşayan Duvar”ı konusunda hemfikirdir. Bu sıradan bir peyzaj düzenlemesinden farklı olarak “ekosanat” denilebilecek bir yaratım, kentleşmenin getirdiği betonlaşmaya ve tekdüzeliğe modern bir başkaldırıdır. Bu arada “Yaşayan Duvar” projesinin Time dergisi tarafından “2009’un en iyi 50 buluşu” arasına girdiğini de söylemeden geçmeyelim.
“Dikey Bahçeler-Vertigal Garden” adında bir kitabı da bulunan ve bu konuda öncü sayılan Patrick Blanc, çalışmalarını 1982’den bu yana Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde (CNRS) geliştirerek sürdürüyor. Blanc, projelerini oluşturmadan önce bilimsel bir yaklaşımla tasarımlar hazırlıyor, yeni yöntemler ve çeşitlemeler deneyerek bitkileri binalara uygun hale getirip, yaratıcı olduğu kadar da estetik sonuçlara ulaşıyor. Bu arada mimarlar ve bahçıvanlar için proje üretmeyi de sürdürüyor. Blanc’ın en sevilen projesi ise Quai Branly Müzesi duvarına yapmış olduğu dikey bahçe. Ayrıca New York, Manhattan’daki Marithe, François Girbaud mağazası, Cenevre’deki Akvaryum, Bangkok’taki Siam Paragon Alışveriş Merkezi, İstanbul Galata Art House ve dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce projesiyle, gri duvarları yeşilin tonlarıyla renklendirmeye ve böylece kentlerin yeniden soluk alıp vermesini sağlamaya devam ediyor. Doğanın dengesini bozan insanoğlunun, bu dengeyi yeniden sağlamak adına yeni ve köklü çareler araması, yel değirmenlerine karşı düşsel ve düşünsel bir savaş veren Don Kişotvari yaklaşımlar çıkarıyor ortaya; Blanc’ın yaptığı da böyle bir şey.
Hadi uygulayalım ama nasıl?
Yaşayan duvar ya da diğer bir adıyla dikey bahçe yapmak istiyorsunuz. Uygulama alanınız bir bina ise bunun için profesyonellerden yardım almanız gerekiyor. Çünkü dikey bahçe, özel malzemeler gerektiriyor. Genel olarak kullanılan üç ana malzeme var: Duvara 10 cm mesafe ile monte edilmesi gereken metal bir çerçeve; duvar ile bahçe arasındaki izolasyonu sağlayacak, duvarın ıslanmasını engellemek için çerçeveye bağlanacak bir PVC plaka ve kısa köklü bitkilerin tutunacağı, poliamitten yapılmış, küflenmeye karşı dayanıklı keçe katman. Bu keçe katmana delikler açılıyor, fide ya da tohumlarınızı çeşitli şekil ve desenlerde, zevkinize göre ekiyorsunuz.
Bitki kökleri bu keçe sayesinde sabit kalıyor. Keçe, yapısı gereği rahat bir hava akımı sağlıyor. Dikey duvarlarda kullanılan bitkiler toprağa ihtiyaç duymadığı için duvara ağırlık bindirilmemiş oluyor. 1 m2’ye en fazla 20-30 kg ağırlık bindiğinden hemen hemen her duvar ve binaya uygulanabiliyor.
Programlanmış sulama ve aydınlatma
Dikey bahçelerin sulamasında damlama yöntemi kullanılıyor. Bu yöntemde sulama, panellerin arkasına yerleştirilen ve suyu bitkilere doğrudan ulaştıran sistem sayesinde gerçekleştiriliyor. Kullanacağınız sulama sistemi, dikey bahçenizin iklimsel verilerine ve bitki çeşitliliğine göre bilgisayar desteğiyle otomatik olarak da yapılabiliyor. Damlama yöntemiyle sulanan bitkiler, vitamin ve mineral ihtiyaçlarını suya karıştırılan gübreden alıyor.
Eğer dikey bahçe iç mekanın duvarına uygulanacaksa öncelikle doğal ışık hesaplanıyor. Duvarı ışıklandırmaya yönelik özel bir tesisat hazırlanıyor. Bu ışıklandırma hem yetersiz kalan güneş ışığının yerini alıyor hem de duvarınızın bir tablo gibi görünmesini sağlıyor. Işıklandırmanın zamanlaması programlanabiliyor. Sulama sistemini kurduktan sonra yapmanız gereken tek şey duvarınızın yaşayan bir sanat eserine dönüşmesini beklemek. Tohumlar yeşerip fideler büyüdükçe duvarınızın, hatta evinizin o eski kasvetli havasından sıyrılıp doğayla iç içe renkli bir yaşam alanına dönüştüğünü zevkle izleyeceksiniz.
Peki ne dikeceğiz?
Kullanılacak bitkilerde dikkat edilecek en önemli özellik dikey bahçede büyümeye uygun olması. Dikey bahçenizin yıllar içerisinde değişiklik göstereceğini unutmadan yani bahçenizin 6 ay, 1 yıl hatta 5 yıl sonraki halini de düşünerek bitki seçmelisiniz. Ne ekeceğinizi seçerken; duvarın konumu, güneş ışığını ne kadar aldığı, ısı farklılıkları ve rüzgar gibi, bitkilerin gelişimini etkileyecek iklimsel koşulları göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Örneğin Patrick Blanc, projelerinde 500’ün üzerinde bitki türü kullanıyor. Bitkileri seçerken birbirleriyle uyumuna dikkat ediyor. Bitki çeşitliliğinin çokluğu, yaşayan duvarın hastalıklara ve böceklerin verdiği zarara daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Ortamda oluşan mikroorganizmalar ve mantarlar, ölen kökler ve dökülen yapraklar, çürüyerek keçe üzerinde ince, besleyici bir toprak tabakası oluşturuyor. Kendi ekosistemlerini oluşturan dikey bahçeler, uzun yıllar sağlıklı kalabilen bir yapıya sahip.
Bu bahçelerde kullanılan türler ise sürünen, sarkan, tırmanan ve yosun gibi her daim yeşil kalan bitkilerin kombinasyonundan oluşuyor. Kaya bahçelerinde de kullanılan uzun ömürlü sempervivum, ülkemizde Osmanlı çimi olarak bilinen ophiopogon japonicus, ruj çiçeği, mavi koyun yumağı, amerikan sarmaşığı, acemborusu, şerbetçiotu, beyaz çiçekli yasemin, tırmanıcı güller ve mor salkım gibi bitkiler, yaşayan duvarlarda en çok kullanılan türler.
Bakımı kolay mı zor mu?
Dikey bahçenizi oluşturdunuz; sıra bakımına geldi. Yapacağınız bakım, uygulama alanınızın dikeylik derecesine göre zorlaşıyor. Bakımla uğraşmak istemeyenlere, uygulamayı yapan firmaların, kurdukları bahçelerin bakımlarını da üstlendiklerini söyleyelim. Gübreleme, bitkilerin yenilenmesi, budama gibi işlemler bahçenizi kuran şirket tarafından yapılıyor. Kendiniz ilgilenmek istiyorsanız, bitkilerin ihtiyacı olan tüm vitamin ve mineralleri belirli periyotlarda sulama sistemine eklemeniz yeterli. Eğer dikey bahçeniz küçükse yapmanız gereken sadece sulamasına dikkat etmek ve zamanı geldiğinde budama yapmak.
Dikey bostanlar
Amerika Birleşik Devletleri hemen her işte olduğu gibi dikey bahçelerde de uygulamanın boyutunu ileri taşımış durumda. Dikey bahçe kurulumu yapan şirketlerin bazıları, Blanc’ın çalışmalarından farklı olarak panellerde toprak kullanılıyor. Toprak kullanılması, sebze ve çeşitli yeşilliklerin yetiştirilmesine olanak sağlıyor. Amerikalıların oldukça rağbet gösterdiği bu bahçelere “dikey bostanlar” demek yanlış olmaz herhalde. Duvarlarımızda yetiştirdiğimiz sebzelerle yemek yapmak ilginç olması bir yana ne kadar keyifli olur düşünsenize!
Evinizdeki doktor
Çevreci bir uygulama olması bir yana dikey bahçelerin gerek ruhsal gerek bedensel, insan sağlığına pek çok faydası var.
- Isı yalıtım etkisiyle yazın serinlik yaratıyor; kışın ise ısı kaybını önleyerek enerji tasarrufu sağlıyor,
- Kötü tasarıma sahip bir binaya görsel güzellik katıyor,
- Duvarlarda kullanıldığı için yeşil alan oranını artırıyor,
- Biyoçeşitliliği zenginleştiriyor,
- Havayı temizliyor,
- Ses yalıtımı sağlıyor,
- Havayı nemlendirdiği için mikroklima etkisi oluşturuyor,
- Zararlı, uçucu organik bileşiklerin uzaklaşmasını sağlıyor,
- Her zaman yeşil kalması nedeniyle sakinleştirici bir etki yaratıyor,
- Yapraklar, mikroorganizmalar ve kökler, geniş bir hava temizleme yüzeyi işlevi görerek tozları yakalıyor.